Urfa’nın Şairi
Şair Nabi aslen Urfalı olup ayrıca divan edebiyatımızın büyük şairlerindendir .
Şiirlerinde hakkı , hakikati , ilahi aşk ve sevgiyi dile getirmiştir hep
1678 Yılında hacca giden bir kervanın yolcuları arasında Peygamber aşığı şair Yusuf Nabi de vardı . Pırıl pırıl parlayan gecenin aydınlığında bu uzun çöl yolculuğunun kutlu durağına yaklaşılmıştı .
Develer , atlar , insanlar yorgun ama duygulu gönüller heyecanlı vede uyanıktı
Medine’ye , o aziz Peygamber(sav)in konuk olmaya şehre ulaşmaya saatler kalmıştı . Konaklama yerinde şair Nabi
önünde sırtını devesine dayayıp ayaklarını kıbleye doğru uzatıp uyuyan bir Paşayı görünce
üzülerek şu mısraları dile getirdi
“ Sakın terk-i edebden kûy-i mahbub-i Hüda’dır bu “
Nazargâh-ı İlahidir , makam-ı Mustafa’dır bu “
(Edep dışına çıkmaktan sakın , Allah’ın sevgilisinin var olduğu yerdir burası – Burası Allah’ın nazar kıldığı Mustafa’nın makamıdır . )
Ve Nabi’nin bu ikazı çölün sessizliğinde uyuyan Paşanın gaflet uykusunu bıçak gibi böldü adeta
Paşa anında ayaklarını toparladı . Nabi coşmuş , şiirine devam etmekteydi.
Çölde , gülünün kokusunu almış bir bülbül gibi şakıyordu .
dahası Şiiri tamamlayınca Paşa sordu :
– Bu şiiri ne vakit yazdın sen ?
– Ayaklarınızı kıbleye uzanmış görünce şimdi ifade ettim bunu
Paşa mahcubiyetle ekledi :
– Öyleyse bu şiir ikimizin arasında kalsın , kimseye söyleme e mi?
Nabi “Peki” dedi . Kervan toplanıp yola düzüldü , Medine’ye iyice yaklaşılmıştı ki Mescid-i Nebevi (Peygamber Mescidi ) minarelerinden sabah namazı evveli
Müezzinler , Nabi’nin birkaç saat evvelce çölde ifade ettiği şiiri makamla okuyor “ Sakın , terk-i edebden ; kûy-i mahbub-i Hüda’dır bu …. “ diyorlardı .
Çölün sessizliğinde yankılanan bu dizelari duyunca kulaklarına inanamadılar . Kervan şehre girdi ve Peygamber Mescidi’nde hep beraber sabah namazları kılındı
Namazdan sonra Nabi , müezzinlerden birinin yanına giderek sordu :
– Allah aşkına söyle . Ezandan evvelce okuduğunuz bu şiiri kimden , ne vakit öğrendiniz ki ?
– Resul-i Ekrem Efendimiz (sav) bu gece , mescidinde vazifeli tüm müezzinleri rüyalarında şereflendirerek hepimize şu emri verdi :
“ Ümmetimden Nabi adlı bir şair beni ziyarete geliyor . Onun bana olan aşkı , tüm şeylerin üzerindedir . Bu gün sabah ezanından evvelce , onun , benim amacıyla ifade ettiği bu şiiri okuyarak Medine’ye girişini kutlayın . “ Biz de Allah Resul’ünün buyruklarını yerine getirdik .
Şairin hıçkırıkları boğazında düğümlendi adeta :
– Hakikaten … Nabi mi , dedi ? Alemlerin Efendisi , Nabi gibi bir fakiri , bir zavallıyı , bir günahkarı ümmetinden saymak lütfunu gözler önüne serdi mi ?
Müezzin “ Evet !” deyince Nabi
heyecandan bir müddet kendisine gelemedi…
Hocam çok güzel olmuş. Okurken çok keyif aldım…
anladım hocam ama sizi çok özledik..
hocam saatlerce sizin çevrim içi olmanızı bekliyomm
bu aralar yogunum
o yuzden siteye pek bakamiyorum
hocam bensiz okul çok sıkıcı demi……
Harika olmus çok beğendim